Posts

Indictment report in case of Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı

An analysis of the indictment against Human Rights Defender Şebnem Korur Fincancı

PEN Norway’s Turkey Indictment Project continues with four new indictment reports researched and authored by four leading international human rights lawyers and academics in 2023.

 

These reports represent a new analysis of indictments that directly concern freedom of expression in Turkey and those that particularly target journalists, politicians, human rights defenders and lawyers.

The report published today analyses the indictment written in November 2022 against Lawyer Şebnem Korur Fincancı

Read the full report in English

Raporun tamamını Türkçe olarak buradan okuyabilirsiniz

Şebnem Korur Fincancı MD is one of Turkey’s leading human rights defenders and an internationally-recognized forensic expert. She is currently the president of the Turkish Medical Association, and an executive board member of the Human Rights Foundation of Turkey. Dr. Fincancı is one of the authors of the Istanbul Protocol, the The Manual on the Effective Investigation and Documentation of Torture and Other Cruel, Inhuman or Degrading Treatment or Punishment. Fincancı was also one of the 2212 academics known as the “Academics for Peace”. She was prosecuted for signing a petition condemning the curfew in the south-east of Turkey and demanding peace. She was acquitted at the end of the trial.

Fincancı was previously prosecuted along with journalist Erol Önderoğlu and academic Ahmet Aziz Nezin for her work as a guest editor at Özgür Gündem newspaper during a country-wide solidarity campaign in 2016. She was acquitted in 2019 in a trial monitored by PEN Norway. However, the Istanbul Regional Court of Appeal reversed the judgment and along with other defendants, Fincancı will be on trial again.

In relation to this more recent indictment, Fincancı was arrested for an interview she gave on allegations that the Turkish armed forces had used chemical weapons in the Kurdistan Region of Iraq. In the interview, Fincancı emphasised the need for an independent investigation and stated that she could only comment on whether chemical weapons had been used after an official forensic examination had been carried out. Although Fincancı’s statements were entirely within the scope of freedom of expression, she was arrested on charges of disseminating propaganda for a terrorist organisation under Article 7/2 of the Anti-Terror Law No. 3713 and afterwards she was sentenced to 2 years 8 months 15 days imprisonment. The case is still before the Istanbul Regional Court of Appeal.

Prof. Helen Duffy evaluated the indictment against Korur Fincancı in the light of international law and stated that “the crimes alleged, the factual basis set out in the indictment and the evidence referred to are manifestly insufficient to constitute reasonable suspicion of criminal activity. The indictment is, on its face, flagrantly incompatible with Turkey’s obligations under international human rights law detailed in this indictment review.”

Due to the ongoing crisis in the judiciary and deteriorated state of the rule of law in Turkey we will continue to analyse indictments that directly concern freedom of expression in 2024.

PEN Norway observes Kurdish media case

PEN Norway Turkey Inidictment Project – the case of Abdurrahman Gök

Ezio Menzione’den PEN Norveç için Sedef Kabaş İddianame Raporu

PEN Norveç’in Türkiye İddianame Projesi, 2022 yılında önde gelen üç uluslararası insan hakları avukatı tarafından kaleme alınan üç yeni iddianame raporuyla devam ediyor.

Türkiye’de ifade özgürlüğünü doğrudan ilgilendiren ve özellikle gazetecileri hedef alan iddianamelerin yeni bir analizi.

Bugün yayınlanan rapor, gazeteci Sedef Kabaş hakkındaki iddianameyi analiz ediyor

 

Raporun tamamını Türkçe olarak buradan okuyabilirsiniz

PEN Norway_İddianame İnceleme Raporu Sedef Kabas Türkçe

 

Kabaş, deneyimli bir gazeteci. Kariyeri boyunca mesleği nedeniyle birçok kez yargılandı. 2019 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza ertelendi.

14 Ocak 2022’de Tele 1’de yayınlanan bir programda Kabaş, Erdoğan ve hükümetinin bazı bakanları hakkında bazı eleştirel yorumlarda bulundu ve ” büyükbaş hayvan bir saraya girdiği zaman o kral olmaz o saray ahır olur ” şeklinde bir atasözüne atıf yaptı.

Adalet Bakanı da dahil olmak üzere hemen Sedef’e yönelik eleştiriler gelmeye başladı ve “haddini aşmakla” ve “nefreti körüklemekle” suçlanarak “bunun hesabının mahkemede sorulacağı” uyarısı sıklıkla dile getirildi.

Birkaç gün sonra, yine daha açık bir söylem bağlamında, Kabaş sosyal medya hesabından, cümlenin “Öküz saraya çıkınca kral olmaz. Ama saray ahır olur” biçiminde eski bir Çerkes atasözü olduğunu, ancak ayıp olur diye “öküz” ifadesini “büyükbaş hayvan” ile değiştirdiğini belirtmiştir.

Bu olaylardan sonra Kabaş’ın evi polis tarafından basıldı. Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla tutuklanarak Bakırköy Cezaevi’ne nakledildi.

Duruşması 11 Mart 2022 tarihinde görülen Kabaş, 2 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı, ve 49 günlük tutukluluğun akabinde tahliye edildi. Davası hala İstanbul Bölge İstinaf Mahkemesi’nde devam etmekte.

Avukat Ezio Menzione, Kabaş hakkındaki iddianameyi Türkiye’nin iç hukuku ve uluslararası hukuk ışığında değerlendirdi. Menzione, Türkiye’de 2016-2017 yıllarından bu yana Cumhurbaşkanı’na hakaret davalarının arttığının altını çizdi.

Menzione Kabaş’ın davasını yılda birkaç davadan mürekkep bir bağlama yerleştirmek ile binlerce davadan oluşan bir bağlama yerleştirmek arasındaki açık farka dikkat çekiyor. Ve bu olgunun değerlendirilmesinde AİHS’nin 10. maddesi ve Türkiye Anayasası’nın 25. ve 26. maddelerinin ihlal edilerek siyasi muhalefeti susturmak amacıyla açılan binlerce benzer davanın bahaneye dayalı ve gayrimeşru varlığının göz önüne alınması gerektiğini belirtiyor.

Yargıda devam eden kriz ve Türkiye’de hukukun üstünlüğünün kötüleşen durumu nedeniyle, 2023 yılında da ifade özgürlüğünü doğrudan ilgilendiren iddianameleri analiz etmeye devam edeceğiz.

 

PEN Norveç Türkiye İddianame Projesi – yeni raporlar

PEN Norway Turkey Indictment Project – new reports

PEN Norway’s Turkey Indictment Project continues with three new indictment reports researched and authored by three leading international human rights lawyers in 2022.

A new analyses of indictments that directly concern freedom of expression in Turkey and particularly target journalists.

The report published today analyses the indictment of June 2020 against journalist Cengiz Çandar.

 

Read the full report here in English:

PEN Norway_Legal Report on Indictment Cengiz Candar Eng

 

Çandar is an experienced Middle East expert and columnist who has been a journalist for more than 40 years. The ongoing trial against him is based on a short post he made
on his twitter account on 30 May 2017. The tweet was a message of condolence for the killing of a young woman by ISIS, who was known to the public for the red scarf she wore during the Gezi protests.

As a result of the tweet, Çandar was charged with praising crime and criminals. Çandar is
still being prosecuted.

Lawyer Barbara Spinelli evaluated the indictment against Çandar in the light of Turkey’s domestic law and international law and stated that the indictment does not contain a cause-and-effect relationship and does not relate the evidence to the elements of the offence.

Spinelli underlined that if this practice were to become widespread, it would be impossible to expect individuals in society to speak freely, protected by the law.

Due to the ongoing crisis in the judiciary and deteriorated state of the rule of law in Turkye we will continue to analyse indictments that directly concern freedom of expression in 2023.

 

Prof. Dr. Fincancı’ya Tahliye

 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı ve adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur-Fincancı hakkında iki buçuk ay sonra tahliye kararı verildi.

 

Fincancı’nın “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargılandığı davanın üçüncü duruşması bugün İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

 

Mahkeme, Korur Fincancı’yı “örgüt propagandası” suçlamasından 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezasına çarptırırken, tahliyesine karar verdi.

 

Korur Fincancı, Ekim 2022’de Avrupa’da yayın yapan Kürt televizyonu Medya Haber’de TSK’nın Irak Kürdistan Bölgesi’nde yürüttüğü askeri operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığı iddialarına ilişkin yayımlanan görüntüleri değerlendirmesinin ardından, önce sosyal medyada hedef gösterilmiş, ardından da tutuklanmıştı.

 

Adliye önünde polis barikatı

 

Fincancı bu duruşmada da salona jandarma çemberinde getirildi.

 

Çok sayıda hekim, hak savunucusu ve gazetecinin yanısıra, PEN Norveç duruşma raportörü, Human Rights Watch (HRW), European Doctors (CPME) ve FİDH temsilcileri, Almanya başkonsolosu, AB Delegasyonu,  Hollanda, ABD, İsveç konsolosluklarından temsilciler duruşma salonunda hazır bulundu. İzleyiciler ve avukatlar salona sığmadı.

 

Duruşma salonunda sivil giyimli polisler de hazır bulundu. Duruşma boyunca savunmalar, polis telsizlerinin sesiyle kesildi.

 

Mahkeme, avukatların reddi hakim kararının reddedildiğini açıkladı. Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, ret kararının gerekçesinin net olmadığını söylerken, gerek duruşma salonundaki düzen, gerek üç avukat sınırlandırması gibi uygulamalarla mahkemenin adil yargılama hakkını ihlal ettiğini söyledi.

 

Önceki dönem İzmir Baro Başkanı Avukat Özkan Yücel de, bugün adliye girişinin polis barikatlarıyla kaplı olduğunu, yurttaşların adliyeye ve duruşma salonuna girişinin engellenmeye çalışıldığını anlatırken, savunma hakkının kısıtlandığını belirtti. Yücel, savcının telefonuyla oynamasına ve beyanları dinlememesine tepki gösterdi. Savcı, tüm duruşma boyunca telefonu ve önündeki bilgisayarın klavyesiyle meşgul olmaya devam etti.

 

Milli Savunma Bakanlığı avukatı, üçüncü kez duruşmaya gelerek davaya katılma talebinde bulundu. Mahkeme tüm talepleri reddetti.

 

Avukatlar: Hukuki değil siyasi bir dava

 

Şebnem Korur Fincancı’nın söz istemesi üzerine, mahkeme başkanı “Size önceki celsede de söz vermiştik ama yine verelim” dedi.

 

Sözlerine salondakilere teşekkür ederek başlayan Fincancı, “Artık siyasi iktidar dışında kimsenin ağzına kimyasal silah kelimesini alamaması, korku ikliminin yaratıldığını gösteriyor. Ama korkunun ecele faydası yok, Sayın Hakim” dedi.

 

Avukatlar Öztürk Türkdoğan, Hülya Yıldırım ve Meriç Eyüboğlu bunun siyasi bir dava olduğunu söylerken, suç unsurlarının oluşmadığını anlattı. Fincancı’nın örgüt propagandası suçlamasıyla tutuklanmasının hukuki olmadığına ilişkin emsal AİHM ve AYM kararlarını, Yargıtay içtihatlarını ve çeşitli Venedik Komisyonu görüşlerini mahkemeye sundular. Anayasaya aykırılık kararı verilmesini istediler.

 

Avukatların beyanlarından sonra hakim “Yargılamaya son vereceğiz, duruşmayı bitireceğiz” diyerek Fincancı’dan son sözlerini söylemesini istedi. Avukatlar buna itiraz etti, Anayasaya aykırılık talebinin bir ara karar gerektirdiğini, hakimin duruşmada olanları dinlemeden ceza vermeye çalıştığını söyledi.

 

Fincancı da son sözünde “Bu hukuki değil, siyasi bir dava. TTB’yi, demokratik ilkeleri yok etmek, toplumun hak arama iradesini yok etmek üzerine bir dava” diye konuştu.

 

Courtroom sketch of defendant Prof Dr Korur Fincancı by artist Zeynep Özatalay

 

Savunmaların ardından mahkeme ara verdi. Aradan sonra kararını açıklayan mahkeme, Fincancı’nın örgüt propagandası suçlamasından 2 yıl 8 ay 15 gün cezalandırılmasına karar verdi. Mahkeme, cezaevinde kaldığı süre ve verilen ceza miktarına bağlı olarak, Fincancı’nın tahliye edilmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 53. Maddesinin uygulanmasına karar verdi. Buna göre, Korur Fincancı hakkındaki hüküm onanırsa Fincancı doktorluk mesleğini icra edemeyecek ve TTB başkanı olarak da görev yapması mümkün olmayacak.

 

PEN Norveç olarak Şebnem Korur Fincancı’nın özgürlüğüne kavuşmasından ötürü sevinçli olmakla birlikte, Korur Fincancı’nın ve tüm Türkiye toplumunun ifade özgürlüğünü hiçe sayan cezayı sert şekilde kınıyoruz. Umarız ki, Korur Fincancı’nın savunma avukatlarının karara itirazının akabinde üst mahkeme ifade özgürlüğünü koruyan bir karara imza atacaktır.

International groups call on Turkey’s parliament to reject the “disinformation” bill as a tool of digital censorship

PEN Norway interview with Mücella Yapıcı