Posts

Yıkıcı depremlerin ardından Türkiye ifade özgürlüğüne ve bilgiye erişim hakkına saygı göstermelidir

Yıkıcı depremlerin ardından Türkiye ifade özgürlüğüne ve bilgiye erişim hakkına saygı göstermelidir

 

Aşağıda imzası bulunan PEN merkezleri olarak 6 Şubat 2023’te Türkiye’nin güneydoğusunu ve Suriye’yi vuran iki depremin etkilediği herkesin acısını paylaştığımızı ve onların her zaman yanında olduğumuzu ifade etmek isteriz. Bu imza metni kaleme alınırken 41.000’den fazla insanın yaşamını yitirdiği ve on binlerce insanın ise hala kayıp olduğu doğrulanmıştır. Yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı diliyor, PEN Türkiye ve Kürt PEN’deki dostlarımızla dayanışma içerisinde olduğumuzu yineliyoruz.

Bu afetin ardından Türkiye hükümetinin uygulamaya koyduğu sansürü ve medya kontrolünü de kuvvetle protesto ediyoruz. Özellikle hayati önem taşıyan dayanışma faaliyetlerinin çevrimiçi olarak organize edildiği bugünlerde, Twitter, TikTok, Google ve Facebook gibi sitelere erişim konusunda büyük bir ihtiyaç bulunmakta olduğundan, yetkilileri bu ihtiyaca saygı duymaya çağırıyoruz.

Görevini yerine getirmeye çalışan gazetecilerin önüne çıkarılan engelleri protesto eden Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın ve Türkiye merkezli faaliyet gösteren bir STK olan Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin kurucusu olarak mobil şebeke (GSM) operatörleri ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) yöneticileri hakkında “kamu görevini kötüye kullanma”, “haberleşmeyi engelleme”, “taksirle öldürme” ve “taksirle yaralama” suçları için suç duyurusunda bulunan Avukat Veysel Ok’un yanında olduğumuzu ifade ediyoruz.

PEN Norveç’in Başkanı Kjersti Løken Stavrum Türkiye’de internet erişimine getirilen kısıtlamaları kınadığı açıklamasında, “Geçen hafta yıkılan binaların altında kalan kurbanların hayatını sosyal medyayı kullanmaları kurtardı. Bu büyük ihtiyaç anında Türkiye hükümetini vatandaşlarının Avrupa Sözleşmesi ile korunan tüm anayasal haklarını tam olarak korumaya ve bunların yanında yer almaya davet ediyoruz. Zaten her zaman büyük önem taşıyan medya özgürlüğü böyle zamanlarda kesinlikle vazgeçilmez hale gelmektedir. Bu son derece zor koşullar altında görev yapan tüm gazetecilere desteğimizi ve dayanışma duygularımızı iletiyoruz,” demiştir.

Depremlerin hemen ardından, aralarında 7 Şubat’ta Adana’daki bir devlet hastanesinde çektiği fotoğraflardan sonra tutuklanan Evrensel muhabiri Volkan Pekal’ın da bulunduğu çok sayıda gazetecinin tutuklandığı bildirilmiştir. Gazeteciler Mahmut Altıntaş ve Sema Çağlak da tutuklanmış, sorgulanmalarının ardından basın kartlarına el konulduktan sonra serbest bırakılmışlardır.

Diğer iki gazeteci Merdan Yanardağ ve Enver Aysever hakkında da ‘kin ve düşmanlığa tahrik’ suçundan adli soruşturma başlatılmıştır. Siyaset bilimci Özgün Emre Koç, sosyal medyada depremle ilgili bilgi paylaştığı için gözaltına alınmış ve gece gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılmıştır. Edinilen bilgilere göre, ancak 2018 yılında sarı basın kartı yerine kullanılmaya başlanan turkuaz basın kartına sahip gazetecilerin bölgeden haber yapmasına izin verilmektedir. Bununla birlikte söz konusu kartların çıkarılmasının ve güncellenmesinin çok yavaş ilerlemesi nedeniyle, birçok profesyonel gazeteci hala kendisine ait yeni turkuaz basın kartının verilmesini beklemektedir.

Acil yardım çabalarının etkili olabilmesi için iletişimin hayati önem taşıdığı bir zamanda Türkiye’nin haberlerin yayılmasına kısıtlama getirmesi kesinlikle kabul edilemez. Çok tartışılan ‘Dezenformasyon Bildirim Servisi’nin kullanıma açılması tam da tüm ülkenin ve genel olarak da dünyanın hayat kurtarmak ve hayatta kalanlara verilecek desteği koordine etmek için uğraştığı bir zamanda gerçekleşmiştir.

Depremden etkilenen illerere yönelik olarak uygulamaya sokulan üç aylık olağanüstü hal döneminde de Türkiye hükümetini güvenilir haber kaynaklarına ve iletişim yöntemlerine erişim haklarından vatandaşları daha fazla mahrum bırakacak yöntemleri kullanmamaya davet ediyoruz. Zaman, özellikle yaklaşan seçimler öncesinde medya özgürlüğü standartlarına bağlı kalma zamanıdır.

Aşağıda imzası bulunan PEN merkezleri, depremden etkilenen illere yönelik olarak uygulamaya sokulan olağanüstü hal süresince ifade özgürlüğünün Türkiye’nin güneydoğusundaki durumunu izlemeye devam edecektir. Bu yıkıcı afetten sağ kurtulanların ve yaşamını yitirenlerin haklarını korumak ve ihtiyaçlarını karşılamak için çalışan herkese cesaret ve güç diliyoruz.

 

 

İmzalayıcılar:

Norveç PEN

Uluslararası PEN

PEN Türkiye

Kurdish PEN

Vietnamese Abroad PEN Centre

PEN Netherlands

Swedish PEN

Danish PEN

Wales PEN Cymru

San Miguel PEN Centre

Croatian PEN

PEN Armenia

PEN Quebec

English PEN

Irish PEN/PEN na hÉireann

PEN Esperanto

PEN Melbourne

PEN Sydney

PEN Lebanon

PEN Güney Afrika

 

 

 

PEN Norway event with Lawyers for Lawyers

On Thursday 4 November at the Law Hub, Amsterdam, Lawyers for Lawyers hosted PEN Norway’s panel discussion on the rule of law and freedom of expression in Turkey.

 

PEN Norway’s Turkey Indictment Project final reports were the subject of the panel discussion at which lawyers Veysel Ok and Ümit  Büyükdağ gave their views on the ongoing crisis in the rule of law in Turkey and reflected on their own indictments in the study.

 

Chaired by PEN Norway Turkey Legal Adviser, lawyer Ceren Uysal, the panel discussed the reasons for the study of 22 indictments by PEN Norway and in particular the two indictment reports authored by Lawyers for Lawyers’ Jaantje Kramer and Stella Pizzato.

 

Lawyers for Lawyer’s President, Irma van den Berg made opening remarks, calling the indictment reports, ‘a great project for PEN, Turkey and lawyers.’  She was followed by PEN Netherlands’ Writers in Prison committee member Froukje Santing who highlighted the importance of PEN’s global work, as centres, on freedom of expression, defending writers and journalists and on the rule of law.

 

 

When asked by the chair of the panel what it was like defending clients with such flawed indictments as the basis of the case, human rights lawyer, Secretary General of the Progressive Lawyers’ Association and Adana lawyer Ümit Büyüdağ said, “It’s difficult to defend clients if there is no solid legal document in terms of an indictment. We’re at the stage too now, where we are being investigated just for defending our clients. Things we say in their defence in the courtroom become the basis of prosecutions against us.”  Speaking of how the PEN Norway indictment reports have been used in Adana she said, “We remind the judges that when European observers are the in room their words and decisions will be translated and transmitted worldwide. We use the indictment reports to train young colleagues and I would like PEN Norway’s reports to be given also to judges and prosecutors.”

 

Lawyer Veysel Ok spoke about the recent arrests of more than 30 Kurdish journalists in recent months, saying, “We still have to explain to European NGOs that these journalists were only doing their job and that they are not terrorists.” He spoke of Lawyers for Lawyers’ report for PEN Norway on his own indictment as a lawyer in a freedom of expression case, saying, “We added your report to the Constitutional Court application in my case. These reports are also records for the future of what happened in these years in the judicial system in Turkey.”  He urged European NGOs to do more in terms of global advocacy and trial monitoring. “We appreciate support from the west,” he said, “but we would like our colleagues to do more. We are giving a very strong fight for democracy and the rule of law here in Turkey every day,” he said.

 

Chair of the panel, Ceren Uysal asked PEN Norway Turkey Adviser Caroline Stockford to discuss recent hearings she had observed in Turkey, including the recent case against the platform, ‘We will stop the killing of women.’ Stockford bemoaned the lack of political will in Turkey to implement concrete and lasting legal reforms and to ensure the independence of Turkey’s judiciary.

 

Uysal closed the panel by mentioning PEN Norway’s Gezi Park trial monitoring and forthcoming booklet on 5 years of the Gezi trial which includes interviews with all jailed defendants and will be published in the coming weeks.

 

 

“Onlar bizim yanımızdaydılar, biz de onları asla yalnız bırakmayacağız”

Öldürülen kadınların aileleri Kadın Cinayetleri Karşıtı Platforma desteklerini sunuyor.

 

Bugün PEN Norveç, ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız’ adlı kadın platformuna karşı açılan davanın ikinci duruşmasını izledi.

Platform, nafaka karşıtı bir erkek ağı tarafından gündeme getirilen ve derneğin kapatılmasını talep eden bir hukuk davası kapsamında, öldürülen kadınların ailelerine pro-bono hukuki destek sağlamak suretiyle ‘aile kurumunu aşağılamakla’ suçlanıyor. Kurbanların aileleri ise, polis ve Adalet Bakanlığı kendilerine yardım etmezken bu kuruluşun kendilerine yardım sağladığını söylüyorlar.

 

 

Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce kadın ve maktulün aile fertleri duruşmaya katılmak için hazır bulundular. Aile üyeleri hem duruşmada hem de duruşma öncesinde Adliye önündeki meydanda yaptıkları konuşmalarda, ilgili derneğin öldürülen kızlarının, kız kardeşlerinin ve annelerinin katillerinin adalet önüne çıkarılmasında kendilerine nasıl yardımcı olduğunu anlattılar.  PEN Norveç’e konuşan Avukat İlayda Öner, “Bu dava asla açılmaması gereken bir dava,” dedi ve ekledi: “Hiçbir yasal dayanağı yok. Kuruluşumuz yıllardır her yıl denetim geçirmiştir ve bu denetimlerde bir hukuka aykırılık tespit edilmemiştir.. Dava, derneğimizin kuruluş amacı ve kapsamına aykırı hareket ettiğini ileri sürüyor” dedi.

Av. Öner ayrıca davanın, kendilerini ‘Nafaka Mağdurları’ olarak adlandıran bir erkek ağının, hükümet şikayet mekanizması olan CİMER’e birbiri ile tamamen aynı olan şikayetleri göndermeye başlaması üzerine açıldığını belirtti.  Yüzden fazla şikayet dilekçesinin birbirlerinden kopyalandığı, tamamen aynı ifadeleri ve hatta yazım hatalarını içerdiği belirtildi. Bu şikayetlerde, kadın cinayetleri karşıtı bu platformun Türkiye’deki aile yapısını bozduğu iddia ediliyordu. Ayrıca, 2016 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülkenin güneydoğusuna ağır askeri müdahalelerde bulunduğu bir dönemde, bu platformda yer alan avukatların sosyal medyada yaptıkları paylaşımlar aracılığı ile terör propagandası yaptıkları iddia ediliyordu.

 

Savcı başlangıçta iddiaları destekleyecek somut delillerin sunulması talebiyle dosyayı iade etti. Ancak daha sonra dosyayı iade eden savcı görevden alındı ve yerine yeni bir savcı atandı. Bu yeni atanan savcı, platforma karşı davaname düzenlemeyi kabul etti ve derneğin geçmişte ve bugün üyesi olan kişilere ilişkin tüm dava dosyalarını talep etti.  Hepsi beraatla sonuçlanan bu tür 16 ayrı dava dosyasının şimdi dosya hakimine gönderildiği anlaşılmaktadır.

Nispeten yeni olan Dernekler Kanunu uyarınca, bir derneğin terör suçundan hüküm giymiş herhangi bir yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi dernekten ihraç edilebiliyor ve söz konusu dernek kapatılıp mal varlığına el konulabiliyor.

İsveç ve Hollanda’nın diplomatik misyon temsilcilerinin de hazır bulunduğu duruşmada hakim, kocaları tarafından öldürülen kadınların babaları, anneleri ve kızlarının beyanlarını dinledi.  Beyanda bulunan herkes, kendilerinin yürüttükleri yasal süreç boyunca her duruşmada veya her protestoda yanlarında bulunan ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız’ platformunu destekleyeceklerini belirtti. Duruşmanın sonunda hakim, aralarında annesi babası tarafından dokuz kez bıçaklanarak öldürülmüş ve bu olay üzerine platforma başka kadınlara yardım etmek için katılmış genç bir kadının da olduğu maktul yakınlarının davaya katılma taleplerini reddetti. “Annemin ölümünden sonra kendi hayatıma son vermenin en etkili yolunu ararken bu kuruluşu internette buldum.  Bu platforma o zaman katıldım ve şimdi başka kadınlar beni cep telefonumdan arayarak aile içi şiddete maruz kaldıkları için yardım talep ediyorlar. Onları derneğe yönlendiriyorum. Ama bu kadınlar ilk etapta yardım için benim gibi bir öğrenciyi aramak zorunda kalıyorlarsa, çok büyük bir sorunumuz var demektir.”

 

 

Duruşma öncesinde yüzlerce çevik kuvvet polisi, Adalet Sarayı’nın karşısındaki meydanda kadınların basın açıklamasını engellemek için barikatlar kurdu. Avukatların ve mağdur ailelerinin görüşlerini paylaştığı basın toplantısı için yüzlerce kadın ve destekçi pankartlar altında toplanırken tepede bir insansız hava aracı uçtu. Basın açıklamasında PEN Norveç’in Türkiye Danışmanı Caroline Stockford da konuştu. Stockford konuşmasında şunları söyledi: ” Kadınlara saygı duyan bir ülkede İstanbul Sözleşmesi Yaşatılmalı”.   Türkiye geçen yıl 21 Mart’ta Sözleşmeden çekilmişti. Bir avukata göre Sözleşme, Türkiye’de günde 1 ila 5 kadının eşleri, eski eşleri ya da akrabaları tarafından öldürüldüğü bir dönemde “bir imzayla ortadan kaldırıldı”.

Bugünkü duruşma sırasında, 3 Ekim’de Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda çalışan bir hakimin intihar etmeden önce eşini av tüfeğiyle öldürmesi olayı mahkemenin dikkatine sunuldu.  Türkiye’de kamuoyu, Adalet Bakanlığı’nın sosyal medya üzerinden faille ilgili başsağlığı mesajı yayınlamasını ve eşinin ismini vermemesini ya da failin işlediği cinayetle ilgili herhangi bir beyanda bulunmamasını son derece eleştiriyor.  Öldürülen kadının ailesi, kadının 12 yıl boyunca evinde hapis tutulduğunu ve telefonunun Ankara’da Adalet Bakanlığı’nda Hakimler ve Savcılar Kurulu Destek Hizmetleri Dairesi’nde büro şefi olarak çalışan hakim eşi tarafından yasadışı bir şekilde dinlendiğini söylüyor.

Avukat Hülya Gülbahar hakime “Kuruluşumuza karşı açılan bu dava değerli zamanımızın boşa harcanmasıdır” dedi ve ekledi: “Bu davanın son duruşmasından bu yana 114 kadın öldürüldü. Dışarıda hala ihtiyaç duydukları yardımı alamayan insanlar var. Gidecek hiçbir yerleri yok” dedi.

Bugünkü duruşma bir saatten biraz fazla sürdü; yargıç savunanın dinletmek istediği tanıkların bir sonraki duruşmada dinlenmesine ve yine savunma avukatlarına dosyaya giren yeni dava dosyalarının incelenmesi için süre verilmesine karar verdi. Maktullerin aile üyelerinin davaya katılma talepleri reddedilen dava 11 Ocak 2023 tarihine erteledi.

PEN Norveç olarak bir sonraki duruşmada da hazır bulunarak, bu yargılamayı takip etmeye devam edeceğiz.